Sevgili Gençler!
Bir gün evleneceksiniz. Çocuklarınız olacak. Birer anne veya baba olacaksınız inşaallah. Onun için aile hayatından, anne ve babanın görevlerinden ve özellikle de istikbalimizin bekçileri olacak nesillerimizin terbiyesinden bir nebze bilgi vermek istiyorum.
İslam aile hayatında, anne ve babanın görevi sadece çocuk dünyaya getirmek değildir. Anne – babalar, çocuklarının eğitim ve öğretiminden, ruhi ve bedeni sağlıklarını korumak ve kollamaktan sorumludur.
Sevgili Gençler! İnsanın iyi ve kötü kişilik kazanmasında ailenin tutumu çok önemlidir.
Gerçekten de aile fertlerinin tutum ve davranışı, çocuğu etkiler ve ona da geçer. Mesela çocuk, aile fertleri arasındaki dayanışmayı görerek insanlar arasında denge ve birliği meydana getiren yardımlaşma alışkanlığını edinir.
Yemekten önce ve sonra anne ve babasının ellerini yıkayıp dişlerini fırçaladığını gören, yemeye ”Besmele” ile başladığına şahit olan bir çocuk, bunu tatbike başlar. Giderek bunun bir İslami davranış olduğunu öğrenir ve benimser.
Çocuk namaz alışkanlığına da aile fertlerini taklit ederek başlar. Anne ve babasının yanına dikilir. Onlarla eğilir, kalkar.
Ama zamanla bunun bir ibadet şekli olduğunu öğrenir. Bunlar gibi, dini gün ve geceler de çocuğu manevi yönden etkiler.
Mesela kandil geceleri, ramazan ayındaki iftar hazırlıkları, bayramlar, böyle günlerdeki ibadet ve merasimler, hediyeleşmeler, çeşitli yiyecek ve içecekler hepsi çocuğa heyecan verir.
Zira çocuğun iyiliklere veya kötülüklere yönelmesi, temelde aile ocağından aldığı terbiyeye dayanmaktadır.
Yüce Dinimizde, töre ve aile anlayışımızda çocuk; evimizin neşesi, gönlümüzün has bahçesidir.
Bu gönül bahçemizin çiçeklerini daha tomurcuk iken soldurmamak, onları dünyaya geldiklerine pişman ettirmemek için çok dikkatli davranmalıyız.
Çocuk kendi iç dünyasında çeşitli yorumlar yapar. Sık sık sorular sorar. Niçin ve nedenlerini öğrenmeye çalışır. İşte böyle zamanlarda anne ve babalara düşen görev, bugünlerin anlamlarını, onların seviyesinde bir açıklama ile bildirmek, dini ve sosyal rollerini anlatmaktır.
Ancak verdikleri bilgiler gerçek ve hurafelerden uzak olmalıdır. Çünkü çocuk, o yaşlarda öğrendiği bilgileri benimser, ileride büyüdüğü zaman verilen bilgiler gerçeği yansıtmazsa inancında kuşkular meydana gelir. Buna çok dikkat edilmelidir.
Bu konuda bir iki örnek vermek isterim:
Hz. Enes, 7-8 yaşlarında iken Peygamberimiz (s.a.v) Efendimizin yanına verilmişti. Enes (r.a), bir gün Resulullah (s.a.v) ın şöyle söylediğini rivayet ediyor:
“(Ey Enes!) Sır tutmasını bil, güvenilir ol, abdestini tam al, namazını bırakma, kimseye karşı kalbinde kötülük tutmadan sabahlamaya ve akşamlamaya çalış.” buyurmuştur.
Hz. Hasan(r.a) da dedesi Hz. Muhammed (s.a.v) in kendisine çocuk yaşta iken şöyle nasihat ettiğini söyler:
“(Ey Hasan!) Sana şüpheli gelen şeyi terk et. İçinde kuşku uyandırmayan şeyde kal. Çünkü kuşkudan uzak durmak insanı tatmin eder. Yalan ve şüphe ise huzursuzluk uyandırır.”
Rafi b. Amr (r.a) ise şöyle anlatıyor:
“Ben çocukken bir Ensari’nin hurma ağacını taşlardım. Ensari beni tutup Peygamberimiz (s.a.v) e götürdü. Allah’ın Resulü (s.a.v) bana:
-Çocuğum, onların hurmalarını neden taşladın? diye sordu.
-Ya Resulallah, açtım, yemek için taşladım, dedim.
Allah’ın Resulü(s.a.v):
-Sen bir daha taşlama! Altlarına düşenleri al ye! Allah seni doyurur, dedikten sonra mübarek elini başımın üzerine koydu ve “Allah’ım (bu çocuğun) karnını doyur” diye dua etti.
Sevgili Gençler!
Bu olaylara dikkat edilirse, Peygamberimiz (s.a.v) ile çocuk arasında geçen konuşmalar çok önemli bir terbiye metodunu bize göstermektedir. Şöyle ki;
Peygamberimiz önce çocuğa bu işi yapıp yapmadığını soruyor. Yaptığını öğrenince bir daha yapmamasını öğütlüyor. Sonra ne yapması gerektiğini anlatıyor. Daha sonra da yaptığı dua ile ona Allah’a sığınmasını öğretiyor. Ayrıca böyle davranırsa onu daha çok seveceğini de kendisine müjdeliyor.
Kısacası Peygamberimiz (s.a.v), bu davranışıyla önce dinlemeyi, gerçeği öğrenmeyi, ona yol göstermeyi yani rehberliği hatırlatıyor. Davranışlarını İslami terbiyeye göre ayarlarsa ödül olarak kendisini daha çok seveceğini bildiriyor.
Ne kadar yumuşak, etkili ve kalıcı bir yaklaşım!…
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) Efendimiz bir Hadis-i Şeriflerinde:
“Çocuklarınıza iyi davranın ve onları güzel terbiye edin.” (Seçme Hadisler, S.164) buyurarak eğitimin önemine dikkatimizi çekmiştir.
Bu bakımından çocuklarımızı eğitirken şu konulara özellikle dikkat etmeli ve özen göstermeliyiz:
1-Çocuk, anne ve babaya Cenab-ı Hakkın bir ihsanıdır. Onun emanetine sahip çıkıp çok sevmeliyiz.
2-Çocuklarımızın ruh ve beden sağlığı için her türlü tedbiri almalıyız.
3-Çocuklarımızın dünyevi ve uhrevi eğitimlerini ihmal etmemeliyiz.
4-Çocuklarımızı yakinen tanıyıp eğitimlerine göre tedbirler almalıyız.
5-Çocuklarımızın yanında davranışlarımızı kontrol altında tutmalıyız. Yapmacıktan kesinlikle sakınmalıyız.
6-Çocuklarımızın yanında karı-koca kavgalarından kaçınmalıyız.
Kısacası çocuklarımızın daha iyi yetişmeleri, inançlı, ahlaklı ve dürüst insanlar olmaları için hiçbir fedakârlıktan kaçınmamalıyız. Bu hem aile, hem toplum, hem de devlet olarak hepimizin temel görevidir.
Nitekim Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) Efendimiz asırlar önce, “Hepiniz çobansınız (idarecisiniz), mahiyetinizde bulunanların hukukundan sorumlusunuz.” (R. Salihin Terc. C.1,S.298) buyurarak bizi uyarmışlardır.
Cenabı Hak, İbrahim Aleyhisselam’ın bu konuda nasıl dua ettiğini bize Kur’an-ı Kerim’de şöyle haber veriyor:
“ Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namazı devamlı kılanlardan eyle; ey Rabbimiz! Duamı kabul eyle. !” ( İbrahim Suresi, Ayet: 40)
“(Tövbe edip Salih amel işleyenler:) Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla ve bizi takva sahiplerine önder kıl! Derler.” (Furkan Suresi, Ayet: 74)
“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun…” (Tahrim Suresi, Ayet: 6)
Sevgili Gençler!
İslam Alimlerinden el-Maverdi çocuğu şöyle tarif ediyor:
Çocuk;
7 yaşına kadar kokulu REYHAN gibidir. ( Yani etrafına munis kokular saçan bir çiçek gibidir). Çünkü çocuk 7 yaşına kadar, Allah’ın CEMAL (GÜZELLİK) sıfatından küçücük birer tecelli pırıltıları aksettirdiği, hiçbir günah kirinin bulaşmadığı kadar temiz ve masum olduğu için sevimlidir.
12 yaşına gelinceye kadar İTAATKAR BİR ASKER gibidir. Ne deseniz yaptırırsınız.
12 yaşından sonra, ya CANDAN BİR DOST, ya da CAN ALICI BİR DÜŞMAN olur.
Aile ocağında çocuğa güzel bir İslami terbiye verilirse, çocuk gerçekten de CANDAN BİR DOST olur.
Aksi halde annesini öldüren, babasını doğrayan, kardeşini hançerleyen cani ruhlu ve CAN ALICI BİR DÜŞMAN olur.
Sevgili Gençler!
Çocuklarınızın hangi konumda olmasını istersiniz?
İslami terbiye ile yetişmiş candan birer dost mu yoksa terbiyesini sokaktan, yabancı filmlerden, zararlı fikir ve düşünce akımlarından alan can alıcı birer düşman mı?